Güneşin Işıkları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AŞIK VEYSEL-3

Aşağa gitmek

AŞIK VEYSEL-3 Empty AŞIK VEYSEL-3

Mesaj tarafından AnılEs26 Çarş. Ocak 12, 2011 7:41 pm

ASIK VEYSEL HANGİ KÜLTÜR'ÜN ESERİDİR?


Yazar Sivrialan.Net

Anadolu’nun bozkırında bir köy.

Devletle ilişkileri asker alma, vergilendirmeden öteye gitmez. Üretim ilişkileri ilkel karasaban ve kağnıdır. Buğday ve arpadan başka tahıl yetiştirilmez. Köyün en zengini iki çift öküz koşarak üretim yapar. Ancak üretilen ile tüketim dengesi arasında büyük uçurum vardır. Hayvansal yiye­cekler yetersizdir. Köylü satacak kadar üretemediği için mübadele yapabile­cek gelirden de yoksundur. Ancak kışları evin erkeklerinin Çukurova’da ya­pacakları amelelik bu gereksinimi karşılamağa yeterli olur.

Okul yoktur. Öğretmen yoktur, sağlık hizmetleri kesinlikle insanlardan uzaktır. Telefon, Radyo, elektrik hayalleri süsler. Günlük konuşulan sözcüklerin sayısı belirlidir. İlişkilerde kültürel işlev durağandır. Çağdaş kültür askere gidip gelenler, Çukurova’da amelelik yapanlarca sağlanmaktadır.

İşte böyle bir ortamda, Anadolu bozkırında yoksulluk ve eksiklik için dünyaya geliyor Aşık Veysel. 1894 Yılı Osmanlı devletinin çöküm döneminin önemli bir yerindedir. Avrupa’da başlayan sanayi devrimi, süratle

yükselen ekonomik güç, Osmanlı Türkiye’sini de her alanda geriye götürmektedir. Kıtlık ve sefalet kol gezer. Her tarafı eşkıya soymaktadır. Os­manlı’ya bağımlı devletler bir bir bağımsızlığını kazanmaktadır. Ülkenin her tarafında savaş havası esmektedir.

Bu koşullarda Anadolu’nun orta yerinde bir yoksul bozkır köyüne dev­letin bir köye ulaşma gücü ne kadar olur. Devlet zaten hiç bir köye, hiç bir taşra kentine yatırım yapmak şöyle dursun. İmeceye yaratılan yatırımlar da engellenmektedir.

Aşık Veysel böyle bir ortamda nasıl çıkmıştır. Türkçe’nin en güzel kul­lanımını, onca bilgi birikimini nasıl kazanmıştır. İşte bunun yanıtını aramak Veysel gerçeğini daha da güçlendirir. Bugüne kadar Aşık Veysel’le ilgili çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi. Ancak bunların hiç birisi asıl nedeni anlat­maya yetmedi. Hep dendi ki, Veysel yedi yaşında gözleri kör oldu, herkes as­kere gidince Veysel evlendirildi. Karısı çok güzeldi, Veysel’i sevmedi kaçtı”. Bunlar Aşık Veysel’de bulunan gerçeklerdir. Ancak onu tam anlamaya yeter mi?

İşte bunların yanıtını bulmak Veysel gerçeğini tümüyle ortaya koyar.

Aşık Veysel herşeyden önce çok iyi bir gözlemcidir. Zihninden geçenler onun gözlemleridir. Dikkatle dinleyen, onları akıl süzgecinden geçiren ve kendisini kanıtlamak için de sürekli bunların neden ve niçin ilişkilerini yanıtlar.

Osmanlı devlet yapısının öz kültürü Arap-Fars karışımı Osmanlıcadır. Bu ise Türkçe’den az nasip almış bir yapıdır. Türkçe’nin ve Türk dilinin aşağılandığı, horlandığı bir ortamda bu kültürü onurluca taşıyan bir kitle vardır. Ve bu kitlenin yetiştiği bir ortam vardır. Bu Alevi-Bektaşi tekke ve ocaklarıdır. Burada Türkçe’den başka şeyler konuşulmaz. İslami dualar bile Türk dilinden yapılır. Bu kurum devletin dışladığı ve fırsat vermediği için gizli ve gizlilik içinde kendi öz kültürel değerlerini dağın zirvelerine kur­dukları tekkelerde yaparlar. Köylerdeki Alevi-Kızılbaş ocakları ise bu kültürün adeta fışkırdığı alanlardır. Yazılı olmamasına karşın kültür dilden dile, nesilden nesile aktarımla sürdürülür. Bunun taşıyıcısı iki misyoner vardır. Bunlardan birincisi Dede ve Babalar, ikincisi halk ozanlarıdır.

Dede-Baba ve halk ozanları öldürülmeleri pahasına bu kültürü köy köy, kent kent taşıyıp yaşatmaktadırlar. Dede ve Babalar yılda bir kaç kez kendi alanına düşen köylerde cemler yapıp toplumsal eğitimi ve öğretimi bu an­lamda vermektedir. Halk ozanları da cemlerde yaptıkları zakirlik görevlerini saz çalıp deyiş söyleyerek yapmaktadırlar. Yılda bir kaç kez yapılan cem top­lantılarında toplum çok şeyleri alıp belleğine yerleştirir. Halk ozanlarının zaman zaman köyleri gezerek insanlara taşıdıkları bu kültür de büyük önem taşımaktadır.
Aşık Veysel de böyle bir ortamdan yetişmiştir. Çevre köylerde yaşayan zamanın büyük ozanları Aşık Veysel’in yetişmesinde etkili olmuştur. Aşık Veli, Agahi, Kemter, Aşık Hüseyin, Serdari, Ali İzzet gibi ozanlar Veysel’in hem çağdaşı hem onun yetişmesinde öncülük yapmış ozanlardır. Aşık Veysel onların cem ve cemaatlarında iyi bir dinleyici, iyi bir ezberleyicidir. Ayrıca Aşık Veysel Ortaköy’de bulunan Mustafa Abdal, Sivrialan’da bulunan Gani Abdal gibi iki büyük Bektaşi tekkesinin etkisi altında gelişmiştir



ÂŞIK VEYSEL'İ YETİŞTİREN ÇEVREDE HİÇ BİLİNMEYENLER


Yazar Sivrialan.Net


Cumhuriyet aydınlarından ve Aşık Veysel’in yakın dostlarından Sabahattin Eyüboğlu bir yazısında şu sözleri söylüyor: “Abdulhak Hamit büyük adam, dahi, milli değeri kabul. Şaire çok şey borçluyuz. Okur yazar olup da adını bilmeyen yok gibidir. Böyle olduğu halde hangi şiiri orta malı. Bir de Yunus’u düşünün. Hamitten yedi yüzyıl önce konuşmuş, sözleri devlet eliyle yüzlerce dağıtılmamış, oysa Yunus Köy kahvelerinden her yerde sokaklara kadar şiirleri ezbere söylenir. Hamit’ten doha doğru, daha derin şeyler mi söylüyor?Duyup düşündükleri bize daha mı yakın? Hayır; ama Hamit’in ister istemez uzak kaldığı bir çeşme var ki Yunus’un şiiri onda yıkanmış, halk çeşmesi, Dante’nin Molyer’in, Şekspir’in yıkandıkları çeşme.” Eyüboğlu bunu söylerken de aynı zamanda Aşık Veysel’’den söz ediyor. Bu konuda diyor ki “ Yunus’dan bu yana halk şiir zincirinin son halkası sayabileceğimiz Veysel’in kendi işini ve dünyasını bilmeyi, insan ve şair olmayı Sivrialan Köyü’nde nereden, kimden nasıl öğrendiğini bilmiyorum”

İşte bu bildiride benim sizlerle paylaşmak istediğim de budur. Veysel nereden, nasıl, kimden öğrendi?

Yazarımızın söylediği gibi Aşık Veysel bu gün şiirleriyle, güçlü dehasıyla Cumhuriyetin büyük bir ozanı ve Türkçe’ye katkıları, kullandığı, arı, duru dil, halk anlatımı, cumhuriyet devrimlerine yaptığı hizmetler ve her konusu aydınlarımızca incelendi, yazıldı, çizildi.

Ancak görülmeyen, bilinmeyen ya da gösterilmek istenmeyen bir yönü vardı ki; bu durum hep saklı kaldı.



Aşık Veysel konusunda yazılan tüm makaleler, röportajlar tarafımdan derlenerek bir Aşık Veysel Ansiklopedisi ortaya çıkmıştır. Burada yer alan tüm yazılar okunduğunda ozanımızın bir yönünün hiç görülmediği, gösterilmediği ortaya çıkacaktır.

Aşık Veysel konusunda her alanda inceleme yapılmış olmasına karşın; Bu Aşık Veysel de nereden çıktı, hangi ortamda yetişti, vahi mi geldi, kimler, nerede, nasıl eğitti, öğreticileri kimdi?

Sadece kırk yaşında bir ozandan ve onun ortaya koyduğu cumhuriyet değerlerinden söz edilmiştir. Bunun hiç öncesi yok mu?

Bu bildiride Aşık Veysel’in öncesi ve onu yetiştiren kaynaklar, kişi ve kurumlar ortaya konacaktır.

Veysel’in öğreticileri olarak bu gün hep iki kişi konuldu önümüze. Molla Hüseyin, Çamşıhlı Ali Ağa. Oysa Veysel’in çevresinde ve dünyasında oldukça fazla etki alanı ve üstadı vardır ki bunlardan kendisi de dahil kimse söz etmedi ya da söz etmek istemedi. Veysel’e en yakın olan aydınlardan Şarkışlalı Erdoğan Alkan, Sivrialan köyünde bir çok araştırma yapmasına karşın Veysel’in asıl dünyasına girmedi O da hep öbürleri gibi öncesi olmayan bir Veysel peşinde gezdi.

Veysel’de iki ayrı dünya vardır. birincisi 40 yaş öncesi, ikincisi, Cumhuriyetle bütünleşen dünyası. İşte bu güne kadar aydınlarımız ikinci yönünü yani, cumhuriyetçi yönünü yazdılar. Elbette güzel şeyler yazdılar, Veysel’le ilgili çok güzel değerlendirmeler yaptılar. Ancak 40 yaşlarında ele aldıkları bu ozan bu konuma nasıl ulaştı.



Halk bilimcilerden rahmetli Nejat Birdoğan on yıl öncesiydi bana bir telefon açtı “ Aşık Veysel Bektaşi mi?” Bu nasıl bir soruydu. Yanıt veremedim. Ancak akşam evde çocukluğumda yaşadıklarımız ve Sivrialan Köyünün sosyal yapısı kafama bir şerit gibi dizildi. Dedeci, Dervişçi. Evet bütün bu sözcükler beynimde yeniden canlanmaya başladı. Bu sözlerin ne demek olduğunu çözmeye başladım. Yaz tatilinde Sivrialan ve Meçit köylerinde yaşlılarla konuştum, konuyu uzun uzadıya değerlendirdim.Bu değerlendirme sonucu yüz yıllık ilişkileri ortaya koyarak yeni sentezlere ulaştım.



Bunlardan bir tanesi ve hiç bilinmeyen Veysel ve Salman Baba ilişkileri.

Yıl 1925 Cumhuriyet’in en şanlı dönemi. Yeni yasalar ortaya konuyor ve konurken de eskiler üzerinde bir ayıklama yapılıyor. Bu ara 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler yasası yürürlüğe giriyor. Bütün tekkelerle birlikte Hacı Bektaş merkez tekkesinin de kapısına kilit vuruluyor. Bu arada Bektaşilerin önderi Salih Niyazi Dede Baba 12 Halife Baba’ya veda konuşması yaparak kendisi Arnavutluk’a gidiyor. Sözü şu “ Başınızın çaresine bakınız” Bu sözcükten herkes bir şeyler almaya başlar ve Bektaşilik sistemindeki 12 Halife Baba’dan Salman Baba Sıvas İli Sivrialan Köyünde bağlılarını ziyarete gider

Sivrialan’da Aşık Veysel’in babası Karaca Ahmet’e konuk oluyor. Yörenin ileri gelen Bektaşileri Salman Baba’yı bırakmıyorlar. Ona Sivrialan Köyü’nde bir ev yapmak isterlerken köyde dedeler olduğundan Salman Baba ikilik çıkmasın diye karşı çıkıyor ve onu yine Bektaşilerin bulunduğu on haneli Mescit Köyü’ne yerleştiriyorlar. Salman Baba burada boş duramaz hemen üretim ilişkilerinde köylülerin eksiklerini görerek onları yönlendirir.

Bağ ve bahçe işlerinde köylülere öncülük yapar. Köylerde ilk patatesi yetiştirir. Örnek bir insan olarak bütün çevre köylerinin sevgi ve sempatisini kazanır. Ve dergahı dolar taşar. Ve büyük bir kültür merkezi haline gelir. Çevre’den gelenlerin dışında İzmir ve Arnavutlukla da ilişkilerini sürdürür.

Yörenin Bektaşi ileri gelenleri ve babalar haftada üç gün dergahta sır olurlar. Aşık Veysel’in küçük oğlu Bahri anlatıyor. Küçüktüm, her Perşembe geldiğinde babamı eşekle Mescit Köyüne bırakır, üç gün sonra gider alırdım” Mescit Köyü Sivrialan’a 5 km. uzaklıktadır. Mescitli Enver Hasgül anlatıyor.” Peyik köyünden Dursun Efendi vardı, çok bilgiliydi. Ortaköylü Başara, Hüyüklü Mehmet Efendi, Veysel ve birkaç kişi sabahlara kadar sazlı sözlü muhabbetlerine tanık oldum. Bunlar aynı zamanda köylülere öğretmenlik de yapıyorlardı. Büyük odalarda halka okuma yazma öğretilirdi.Çünkü yöremizde hiç okul yoktu.

Salman Baba Veysel ilişkileri onun Aşık Veysel olmasında büyük bir etken olduğunu açıkça göstermektedir.

Veysel’in yetişmesinde etken olan ve bu güne kadar gözden kaçan bir başka konu vardır ki, o da Aşık Veysel’in yakın arkadaşı Kürt Kasım’dır.

Kürt Kasım lakabıyla anılan Kasım Doğan aslen Sıvas Zara İlçesinin Barzan Belen köyündendir. Kurtuluş savaşı öncesi askerden kaçan, yine Sivrialanlı Cört lakaplı İbrahim Tutiş’in askerlik arkadaşıdır.İki kafadar Çavuşun sürekli kendilerini dövmesi ve hakaret etmesine dayanamayarak silahlarıyla birlikte askerden firar ederler. Çok yerleri dolaştıktan sonra son durakları Sivrialan Köyü olur. Geceleri yiyecek temini için köye inerler, gündüzleri de dağlarda kalırlar. Bu süreçler içerisinde de Veysel bahçe beklemektedir.Köyün erkekleri hep askerdir. Veysel , Kürt Kasım ve İbrahim’le aynı yaştadır. Ve Veysel’le iyi bir dostluk kurarlar. Savaş sona erer, kaçaklar meydana çıkar ve cumhuriyet kurulur. Veysel’in önerisi üzerine Kürt Kasım Sivrialan Köyünde kalır. Veysel’in ailesi kocası seferberlikte ölen komşularının dul kalan hanımını Kasım’a vererek, içgüveysi olarak alırlar. Ve böylece Kürt Kasım ve Veysel duvar komşusu da olurlar.

Bir gün Veysel’in hanımı komşularından Hüseyin’le kaçınca Veysel büyük bir bunalıma girer. Kahrından hastalanır. Veysel’in haline dayanamayan Kürt Kasım Veysel’i ikna ederek Sıvas Zara’da kendi memleketine götürür. Burada uzun süre kalırlar. Çevrede bulunan tekke ve dergahları gezerler. Bu ara Yalıncak tekkesine sık sık gider gelirler. Saz, söz muhabbet derken Veysel’i çevre çok tutar. Tutmasına ama, Veysel de Türbede görev yapan Gülizar’a gönlü düşer. Bir gün Kürt Kasıma içini döker ve Kürt Kasım işi bağlar ve Veysel köye döndüğünde artık evlidir.

Bu evlilik konusunda Kutlu Özen, Gülüzar Ana ile söyleşisinde evlilik konusunda şu bilgileri birinci ağızdan alır. “ Yalıncak tekkesinde kalıyordum (1928) Dedem türbenin işlerine bakıyor, ben de yanında kalıyordum.30 Yaşında ve duldum. Tekke’de cem töreni yapıyorduk. O zaman tekkeler kapatıldığından cemleri gizli yapardık. Jandarmalar tekkeyi sık sık kontrol ederlerdi. Cem töreni dağıldı, eltimle ben ortalığı temizliyorduk. Kapı çalındı, Anahtar deliğinden baktığımda sırtında saz olan adamı jandarma sandım ve dedeme söyledim dedem kapıya baktığında öyle olmadığını anladı. İki kişiydiler kapıyı açtı ve onları içeri aldı

Aşık Veysel’in etki alanında bulunanlardan birileri de hiç kuşkusuz köyün dedeleridir. Ali Dede Hıdır Abdal Ocağından, Arapça, Farsça’yı çok iyi bilir, kendi köyünde hem eski harflerle hem yeni harflerle gönüllü öğretmenlik yapmıştır.Sülalesine Mollalar denir ki, Medrese eğitimi almış kişilere söylenen lakaptır. Ali dede Türk toplumunun yaşadığı yerlerde Irak, İran ve Suriye’de cem törenlerine katılır. 1971 yılında Suriye’de Hafız Esat’ın huzurunda Cem töreninde dedelik yapmıştırYine Ali Dede’nin amcaoğlu Hıdır Dede vardır ki, büyük bir saz ve ses ustasıdır.

İyi anımsarım, Veysel’le bizim harmanımız yan yana idi ve yanı başında da Hıdır Dede’nin evi vardı.On on iki yaşlarında idim. Öğlenleri istirahat anında Hıdır Dede’nin odada Veysel’le Hıdır Dede hep saz çalar, türkü söylerlerdi. Hıdır Dede babadan gelen geleneği en iyi şekilde icra etmekteydi. Veysel onun hayranı idi. Köylü hep Hıdır Dede dinlerdi.Veysel’in şiirlerinin büyük bir bölümü Hıdır Dede makamındandır. Müzikçiler incelediğinde göreceklerdir ki, çıkış aynı çıkış. Veysel’in Ağlayalım Atatürk’e Bütün Dünya Kan ağladı türküsündeki makam Hıdır Dede’nin türkü melodisinin aynısıdır. Hıdır Dede’ye ait bu gün elimizde derlenmiş bir çok türkü vardır ki, Veysel benzeridir. Bu konuda görüştüğüm uzmanlar iki türküyü de birlikte dinleyince şaşılası benzerlikte olduğunu gördüler. Ancak kimin kimden etkilendiğini çözememektedirler. Biz bu çözümü yaşamı anlatılanlardan bilmekteyiz.

Veysel arkadaş çevresiyle de sürekli iç içedir ve karşılıklı bir etkileşim vardır. Asıl önemlisi Sivrialan’da eğitimli dedelerle Aşık Veysel’in birlikteliğidir. Rahmetli’ye lisede öğrenci iken bir gün sormuştum “ Okulu olmayan yerde eğitimi nereden aldın, her şeyden haberlisin” Veysel emmi biraz bekledikten sonra “ Oğul dedi biz eğitimi doğduğumuz günden almaya başlarız. Bak senin şimdi böyle şeylerle pek ilgin olmadığını biliyorum,. Biz küçükten okula başlıyoruz. Örneğin ben sekiz on yaşlarında ceme törenlerini gizli gizli izlerdim. Kör ve çocuk diye bize pek yer vermezlerdi. Ben de gündüzleri cem yapılacak evdeki çuvalların ve yüklüğün arkasına saklanır, saatlerce onları dinlerdim. Dedeler birer derya idiler. Hele zakirler beni hep büyülemiştir. Ne güzel deyişler okurlardı. Ben ezberlemeye büyük gayret gösterirdim, dışarı çıkınca da günlerce değnekle saz çalar, türkü makamlarını çıkartmaya çalışırdım”

Sivrialan Köyü’nün sosyal yapısı kültürel anlamda sağlam bir duruşa sahiptir. Bu durumda ise yörede bulunan ozanların, dedelerin, sanatçıların uğrak yeri Sivrialan olmuştur. Eskiden köy konakları vardı. Bu konaklar köyün ileri gelenlerine aitti. Bu evlerde her hafta çeşitli toplantılar yapıldığına tanık olmaktaydım.

Veysel’in en büyük şansı Emlek yöresinde doğmuş olmasıdır. Bu bölge adeta ozanların yatağı konumundadır. Bu gün bile adını unutamadığımız ve çağının ses getiren büyük ozanları o bölgede yaşamıştır. İğdecik Köyünden Aşık Veli en büyük ozanlardan birisidir ki, Veysel usta malı söylediği dönemlerde onun türküleriyle öne çıkmıştır. Yanlışlıkla ya da sonradan çarpıtılmış olarak İzzeti mahlasıyla söylenen Aşık Veli’ye ait Mecnunum Leylamı gördüm adlı şiir Veysel’i tanıtan önemli türkülerden birisidir. Aşık Kemter yine Sivrialan’a çok yakın olan Kale köyündendir. Aşık Veli’nin de ustasıdır. Kılıççı Köyü’nden Ağahi yöreyi ve toplumu en çok etkileyen ozanlardan birisidir ki Veysel Ağahi türkülerini de sıkça söylemiştir. Yakın köylüsü Kul Sabrı Veysel’i etkileyen ozanlardandır. Bu ozanlar Veysel’den bir kuşak önde yaşamışlardır.

Çağdaşlarından ise yakın arkadaşı Sarıkaya Köyünden Aşık Hüseyin, Sivrialan’a sınır köyü olan Hüyük’ten Aşık Ali İzzet, Aşık Devrani, Ortaköy’den Aşık Aziz Üstün, Dertli Vefa en yakın arkadaş ve dostlarıdır. Yine Sivrialanlı ve Veysel’in de akrabası Aşık Mehmet ve Küçük Veysel kendi türküleriyle ve sazıyla Veysel’e eşlik eden sanatçılardır. Küçük Veysel 1940 tarihinden 1960 yılına, yani ölene kadar Veysel’le birliktedir.

Aşık Veysel’in Cumhuriyet öncesi şiir geleneğinde Alevi- Bektaşi felsefesinde yazdığı şiirler daha çok o anlayışın, o felsefenin meyveleridir.

Göklerden süzüldüm tertemiz indim

Yere indim yedi renge boyandım

Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm

Çeşit çeşit türlü renge boyandım



Veysel yoktan geldim yok oldum gittim

Ben diyenler yalan, gerçeği seçtim

Bir buhar halinde göklere uçtum

Kayboldum o sırlı renge boyandım

Alevi Bektaşi geleneğinde tanrı-insan bütünlüğü, Yunus’da da görülen insanın tanrıdan bir parça oluşu, insanın öldükten sonra yeni bir biçimde dünyaya geleceği öylesine arı, öylesine düzgün işlenmiş ki Veysel’i çağdaşlarından ayırtan da işte budur.

Yine benzer bir şiirinde de tanrıyı yüreğinde öylesine bütünleştirmiştir ki, onu ondan söküp atmak imkansızdır.

Saklarım gözümde güzelliğini

Her nereye baksam sen varsın orada

Kalbimde saklarım muhabbetini

Koymam yabancıyı sen varsın orada

İşte Cumhuriyetin en güzel devrim şiirlerini yazan Veysel Yunus’da, Nesimi’de ve Kaygusuz’da olan giz, Veysel’in şiirlerinin derinliklerine de sızmıştır. Onu anlamak için Veysel’in bu ve benzeri şiirlerini iyi incelemek gerektir. Bakın şu dizelerde neler söylüyor.

Hayyam’a görünmüş kadehte, meyde

Neyzen’e görünmüş kamışta,neyde

Veysel’e görünür mevcut her yerde

Ne sen var ne ben var bir tane Gaffar



Veysel’i yetiştiren Alevi Ocakları ve Bektaşi Dergahlarıdır. Veysel’in bunları açıklamamamasında haklı bir nedeni bulunmaktadır. Bir kere Tekke ve Zaviye yasasıyla bir yasak ortada durmaktadır. İkincisi 1931 yılından itibaren Veysel’e Cumhuriyet’in aydınları sahiplenmiştir. Üçüncüsü Veysel Cumhuriyet devrimlerinin tanıtılmasında ve yaygınlaştırılmasında görev almıştır. Türkiye’de bir bütünlük, Türk halkının kaynaşması gerekmektedir. Tarikatların eski bir eğitim yeri olmasının ihtiyacı ortadan kalkmıştır.

Bu koşullarda ne Veysel ne de onu sahiplenenler Veysel’in kırk yıllık geçmişi konusunda nasıl bir çevrede, ve kimlerden, hangi kurumlardan etkilendiği konusunda geriye çok şey bırakmamışlardır. Ancak biz yaşadığımız çağda Az çok Veysel’i de yakından tanıyan birisi olarak bazı bilgi ve kaynak kişiler yaşarken Veysel’in dünyasında eksik kalan bölümleri tamamlamayı bir görev bilmişizdir.

Sonuç olarak 40 yıllık süreçte Veysel’i Aşık Veysel yapan ve Cumhuriyete hazırlayan koşulları özetlersek;

- Salman Baba Dergahının büyüleyici etkisi. Büyüleyici diyorum Çünkü Veysel Salman Baba’yı hep mürşit olarak tanımlamaktadır. Bu gün ailesi ve çocukları da bu mirasa sahiplenerek Salman Baba’ya minnettarlık duymaktalar.

- Alevi Ocakları olarak bilinen ve cem törenlerinde okunan deyişler, duvazlar ve semahlar ve dedelerin toplumuna verdiği bilgiler Veysel’in dünyasında oldukça etkili olmuştur.

- Kendisinden önceki ve çağdaşı, arkadaşı ozanların Veysel üzerinde etkileri oldukça yüksektir.Bu ozanların tamamı da Alevi ocaklarına bağlı ozanlardır. Tasavvuf konusunda oldukça ustadırlar.

- Çevresindeki arkadaşlarının da Veysel’e Veysel’in de onlara katkısı yadsınmayacak kadar büyüktür.

- Veysel’in tasavvuf şiirlerini yazmasında, tasavvufi bilgileri edinmesinde hiç şüphe yoktur ki Kürt Kasım dayanışması oldukça etkilidir. Sivas ve çevresinde ilk dışarı çıkışı ve İlçelerde bulunan dergahlarda aldığı bilgiler Veysel dünyasına yeni bir ufuk eklemiştir. Kürt Kasım iyi keman çalar ve sürekli Veysel’e eşlik ederdi[12]

Veysel Alevi Bektaşi kültürü içerisinde pişmiş, olgulaşmış yetişmiştir. Daha cumhuriyetle ilk buluşmasında çok kolay bütünleşebilmiştir. Yine bir yazarımızın deyimiyle “Aşık Veysel Cumhuriyet Dönemi halk şiirinde gelenekle beraber değişim ve dönüşümü başarabilmiş aşıklarımızdan biridir. Çağının şartlarını büyük bir ustalıkla değerlendiren Veysel bir halk filozofudur.”[13]

İşte Aşık Veysel’i evrenselleştiren de bu değerlendirmedir. Eğer o değişim ve dönüşüm sürecini başaramamış olsaydı, zaten bugünkü Aşık Veysel hiç olamazdı. Çünkü onda büyük olan da budur. Yani tekke geleneğinde yetişip, çağdaş şiire ulaşması onun Aşık Veysel olmasında en büyük unsurdur.



Not : Bu yazı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın her beş yılda ve ayrı bir ilde yapmış olduğu “Uluslararası V11. Halk Kültürü Kongresi’nde sunulmuştur.



EYÜBOĞLU,Sabahattin, Yelken 73, Bütün Yönleriyle Aşık Veysel, Öz, Gülağ,1995 s.63

Sivrialan Köyünden Süleyman Doğan,85 yaşında, Ali Özsoy (1985 de öldü), Hıdır Dede (1976 da öldü) Bu iki kişi Sivrialan Köyünden Veysel’in hem en yakın arkadaşları, hem de Veysel’i etkileyen ve ondan etkilenen aydınlar (Dedeler)

Bahri Şatıroğlu’nun bana anlattıklası, YOL Dergisi, Sayı 1, s. 57,1999 Aşık Veysel’in Bektaşiliği ve Mürşidi Salman Baba adlı Makale

Hasgül 90 yaşında, Mescit Köyünde ve çocukluğunda Salman Baba’ya hizmet etmiş kişilerden

Süleyman Doğan, Kürt Kasım’ın oğlu, Babası ile Veysel konusunda oldukça bilgi sahibi, Anası Kamer, yani Kürt Kasım’ın eşi de Ortaköy’de Mustafa Abdal Dergahında hizmet gören bir kadın derviştir.

Mehmet Öz (1971 de öldü), Veysel’in yakın arkadaşı, komşusu. Benim Dedem, bana anlatırdı

Özen KUTLU, Selam Olsun Kucak Kucak, Sıvas 1999

Koçak, Süleyman, 82 yaşında, Ali Dede’nin zakiri, Sivrialanlı Ali Özsoy’un bu gün Elmapınar Köyü’nde talipleri tarafından yapılan türbesi bulunmaktadır. Ali özsoy 1971 Yılında Suriye’de Hafız Esat’ın huzurunda Cem yönetmiştir. Bu bilgileri S. Koçak dışında Özsoy Dedenin oğlu, Cemal, Veli ve kızı İnci de doğrulamaktadır.

Bu konuda Müzisyen Ali Dinçal, İhsan Öztürk, Kubilay Dökmetaş ve Oktay Yılmaz’ın bilgilerine baş vurduk. Bu ilk üç kişi hem Veysel’e yakınlığı, hem de olayları çeşitli kaynaklardan dinleyerek yorumlamışlardır.

Aşık Veysel’in Gülağ Öz’e anlattıkları, Sivrialan Köyü 1970 yılı

Tuncal, Ali İhsan, Emlek Alevi Aşıkları, Kızılırmak yayınları,2000

Öz, Süleyman, Babam olan adı geçen Kürt Kasım ve Veysel ilişkilerini çok iyi bilenlerdendir. Çünkü bizim evle Veysel’in evi arasında Kürt Kasım’ın evi vardır. Babam küçüklüğünü anlatırken Veysel’le Kürt Kasımın evlerinin bir bölümünden delik açtıklarını ve buradan haberleştiklerini söylerdi. Bunu bazı kişilerle de teyit ettim.

AYTAÇ, Doç.Dr.Pakize, Aşık Veysel’in şiirinde mistik unsurlar,İnternet sayfası 2006


AnılEs26
AnılEs26
Admin

Mesaj Sayısı : 69
Kayıt tarihi : 27/12/10
Yaş : 26
Nerden : ESKİŞEHİR

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz